13 Mart 2010 Cumartesi

Invictus (2009)


Efendim geçtiğimiz günlerde "Alice in Wonderland"e gitmeye niyetlendik. Tim Burton-Johnny Depp Ltd. Şti.'nin elinden çıkmış bu film için gişede beklerken, Gnctrkcll indiriminin üç boyutlu filmlerde geçerli olmadığı gerçeği yüzümüze adeta bir tokat gibi çarpıldı. Çingen yanımız bastırınca, Alice yerine vizyondaki diğer gidilesi filme bilet alındı: Invictus.

Gerçek olaydan esinlenen Filmimizde Nelson Mandela rolünde, anasının karnından yaşlı doğan Morgan Freeman'ı izliyoruz. Başkası da oynayamazmış arkadaş bu rolü gerçekten. Neyse. Afrika'da ırkçılığa karşı eylemleri sebebiyle mapus damlarında 30 seneye yakın sürüngenlik yapan Mandela, 90 senesinde sonunda serbest bırakılıyor bildiğimiz üzere. 94 senesinde de seçimlerde çocuğu koyarak Güney Afrika Cumhuriyeti'nin başına geçen Mandela, "Ulan ne yapsam etsem de siyahlarla beyazların kardeşliğine  vurgu yapsam, kardeşliği yüceltsem." diye derin düşüncelere dalıyor. Sonunda çözümü buluyor. 95 senesinde ülkesinde düzenlenecek Rugby şampiyonasına beyazlardan oluşan Güney Afrika Rugby takımıyla (Springboks) katılarak, dünyaya "Bakın gençler nasıl da kardeşiz." mesajı vermek.

Springboks da ne yazık ki futboldaki San Marino gibi bir takım. Gelen geçen tokatlıyor bunları. Ülkedeki spor otoriteleri sürekli "Ülkemizde düzenlenen turnuvada elimize alacağız, bu ne kepazelik." yorumları yapıyor. Mandela da duruma el koyuyor ve takımın kaptanı François Pienaar'ı huzuruna çağırıyor -ki kendisini Matt Damon canlandırıyor.

"François yavrum, efendi olun da düzgün oynayın biraz. Koskoca Güney Afrika'yı şamaroğlanı yaptınız lan. Ben burada dostluk kardeşlik diye atıp tutuyorum, siz de bir işin ucundan tutuverin azıcık. Kupada mutlak başarı istiyorum, parası neyse veririz." tadında etkileyici bir konuşma yapan Mandela, kaptanın yüreğini dağlıyor tabii. Anında "Vatan-Millet-Sakarya" triplerine giren kaptan Pienaar, takımı toparlayıp "Beyler bundan böyle it gibi çalışıyoruz, kupayı müzemize götürüyoruz. Emir büyük yerden geldi, yoksa skerler valla." açıklamasını yapıyor. O günden itibaren artık Springboks takımı, kısıtlı yeteneklerini iman gücüyle harmanlayıp turnuvaya hazırlanıyor. Olaylar gelişiyor...

Clint Eastwood filmlerine aşikâr olanlar olayların nasıl gelişeceğini de şimdiden tahmin etmişlerdir. Zaten gerçek bir hikâye yani. Sürpriz mürpriz yok. Onun dışında biraz fazla uzun olmuş lan film. Rugby maçlarında içime fenalıklar gelmedi değil. Yine de güzel oyunculuklar, güzel çekimler, barış, kardeşlik, falan feşmekan. İzleyebilirsiniz efendim. Görüşürüz.

Puan: 7

Hiç yorum yok: