15 Şubat 2010 Pazartesi

The Graduate (1967)


Blogumuzda ele aldığımız onuncu filmde, üçüncü kez Dustin Hoffman'la karşılaşıyoruz. Aslında manyak fanı falan değildim kendisinin, lakin bebelik zamanı filmlerini izledikçe daha çok sevmeye başladım. The Graduate ise tee 67'den kalma, kendisinin ilk filmi. Bu ilk filminde esasında 30 yaşında, eşşek kadar bir adam olan Hoffman; 20 yaşında, üniversiteyi yeni bitirmiş saf bir sabi sübyanı canlandırıyor. Kendisi 1.66'lık bir pigme olduğu için çok fazla takılmıyoruz, devam ediyoruz.

Efendim dediğimiz gibi, Dustin, filmdeki adıyla Ben, yaban ellerde üniversiteyi bitirmiş, baba evine Los Angeles'e dönmüş. Görgüsüz ailesi de kendisinin şerefine parti gibi bir şey düzenliyor. Bütün eş dostu da çağırmışlar haliyle görgüsüz oldukları için. Pastalar, börekler, kısırlar. Adeta bir gün havası. 

Ben de biraz yabani bir çocuk. İnsan içine çıkmayı pek sevmiyor. Çevresini kuşatıp "Yeğenim lojistik işine gir, lojistikte çok para olucak ilerde.", "Aslan oğlum benim nasıl da mezun oldu." diye daraltan hısım akrabadan kaçıp odasına kapanıyor hayvan gibi. Ancak Ben'i orada da rahat bırakmayan biri oluyor: Anasının gün arkadaşlarından Mrs. Robinson. "Ben'cim tebrikler yavrum, iftihar ediyoruz seninle." diye muhabbete giren Robi, konuşmanın sonunda "Yavrım çok içtim, beyim de gelemedi, beni eve bırakabilicen mi?" tadında bir teklifle geliyor bizim kızancığa. Başta "Aman teyze yapma etme." diyen yabani Ben, sonunda ısrara dayanamayıp ikna oluyor tabii.

Ne yazık ki Mrs. Robinson eve getirmesiyle yetinmiyor Ben oğlanın, utanmadan kendisine "Yavrım eve kadar bırakabilicen mi, her tarafım tutuldu." şeklinde teklifler sunuyor. "Ulan sübyancı mıdır nedir bu karı." diye endişeye kapılan Ben oğlan da ayıp olmasın diye bir şey diyemiyor tabii. Sonunda beklenen oluyor; Mrs. Robinson evde Ben'in karşısına anadan üryan çıkıp niyetini belli ediyor. "Aman teyze naptın." diye terleyen Ben kaçıp gidiyor oralardan, utangaç çocuk ne yapsın.

Utangaç mutangaç ama, kendisi de senelerdir yaban ellerde yanıp kavruluyor tabii. Eline karı eli değmemiş. Sonunda dayanamıyor, Robinson'u arayıp "Teyze napıyon, buluşak mı bir ara ehin ehin?" diye ahlaksızca coşuyor. Bu andan itibaren ikili arasında otelde buluşup cima etmeye dayalı pis bir ilişki başlıyor. Aylar boyu gündüzleri evde sığır gibi yatıp akşam Robinson'la işi pişiren Ben'in ana babası endişeleniyor tabii sonunda, "Okulu bitirdi zaar gibi geziyor şimdi deyyus." diye düşüncelere kapılıyorlar. Hiçbir boktan haberleri de olmadığı için "Mrs. Robinson'un kızı var ya Elaine, onunla başgöz mü etsek bu dürzüyü." diye planlar kuruyorlar. Olaylar gelişiyor...

Film güzel. Günümüzün sikko romantik komedilerine ilham vermiş olması pek yüksek ihtimal olmakla birlikte, onlar gibi yavan da değil. Zaten yukarıda okuduğunuz üzere salt komedi de değil. Hâtta komedi filmi değil lan bu, ne diyorum ben? Müziklerin de bombastik olduğu bu filmi, yalnızca sübyan Dustin'in şahane oyunculuğu ile arz-ı endam etmesine tanık olmak için bile izleyin diyorum. Haydi görüşürüz.

Puan: 7.5

Hiç yorum yok: