19 Şubat 2010 Cuma

Leaving Las Vegas (1995)


Efendim Nicolas Cage denen tipsizden hiç hazzetmem. National Treasure gibi sikko filmlerin oyuncusu olarak kafamda yer etmiştir. Lakin bugün Leaving Las Vegas'ı izlememin ardından "Vay lan." demekten ben de kendimi alamadım. Levent Kırca'yı dahi aşan sarhoş karakteriyle yardıran Nicolas, Oscar heykelciğini de vitrinine koymuş zaten.

Filme gelecek olursak. Nicolas Cage, filmdeki adıyla Ben, bildiğin "loser". Sabahtan rakıya başlayan, akşama kadar da durmadan içen bir zavallı. Ama ne içmek efendim. Ben böyle öküzlük görmedim. Bir de sadece kendine zararı olsa neyse, içip içip elalemin karısına kızına yavşaması da cabası. Zaten karısı da böyle bir adamı fazla çekememiş zamanında, sktir olup gitmiş. Anlaşılan karısı gidince iyice boka batan Ben, sonunda işini de kaybediyor. Artık bütün hayatı, kankalarından borç harç bir şeyler koparıp, gündüz barlarda akşam da kahpelerin yanında yiyerek geçiyor. İnsan mı hayvan mı belli değil kısaca.

"Skerim böyle hayatın ızdırabını." diye düşünen Ben, düşünüyor taşınıyor, evi barkı bırakıp yaban ellere, Las Vegas'a yerleşme kararı alıyor. Planlarına göre oraya gidip arabayı marabayı satacak. Elde avuçta ne biriktiyse içki-kumar-karı üçgeninde yiyerek geberip gidecek. Gerçekten harika bir plan. Neyse dediğini de yapıyor, gidiyor bir otele yerleşiyor. İlk geceden "Dur Vegas cıvırlarından birini odaya indireyim." diye düşünüp keşfe çıkan Ben, filmimizin diğer kahramanı Sera'yı 500 liraya ikna ediyor. Cima etmeye odaya gidiyorlar ama, bizim Ben hayvanı birtakım duyguları olduğunu fark ediyor. Aşık oluyor kızcağıza. "Sevişmeyelim konuşalım." diye triplere giriyor. Kız da bundan etkilenmeye meyilli, zira kendisinin Litvanyalı bir pezevengi var Yuri diye, hayatı dar ediyor buna. "Ulan o pezevenkle uğraşacağıma bu ayyaşla takılırım." diye düşünen Sera da, Nicolas'a karşı boş olmadığını belli ediyor. Aralarında bağlar oluşuyor falan. Olaylar gelişiyor. 

Nicolas'ın o sevimsiz suratına rağmen gayet güzel olan bu filmi kaçırmamanızı tavsiye ediyorum efendim. Sera rolüyle Elisabeth Shue adındaki arkadaş da, güzelmiş gerçekten. Kendisini yakın takibe alıyorum bundan sonra. Ben gideyim, yarın dersim var. İyi seyirler dilerim.

Puan: 7.5

1 yorum:

Sinema Datça dedi ki...

Değerli içeriğiniz için teşekkürler